Etnik Köken ve Yüksek Tansiyon Arasındaki Bağlantı

Çalışmalar Afrikalı Amerikalıların Hipertansiyonun Daha Yüksek Gördüğünü Gösterdi

Etnik arka plan, yüksek tansiyonun gelişiminde önemli, ancak henüz tam olarak tanımlanmayan bir rol oynar. Etnik köken, yüksek tansiyon risk faktörlerinin neredeyse tüm listelerine dahil edilmiştir ve henüz net olarak tanımlanamayan bazı genetik bileşenler bulunmaktadır. Yine de, etnisitenin katkıda bulunduğu kesin risk, büyük araştırmacılar tarafından kabul edilmemektedir. Bazıları, yüksek bir risk düzeyine sahip olduklarını iddia etmekte ve bazılarının, etnisitenin bir etken olduğunu iddia ettiği için, sonucu etkileyebilecek diğer değişkenlerle bağlantılı olduğu için bir faktördür.

Farklı etnik grupların yüksek tansiyon geliştirme üzerindeki olası genetik etkisi sorusu sadece akademik bir merak değil. Aksine, eğer varsa, bu farklılıklar, etnik gruplar arasında farklılık gösterebilecek spesifik faktörleri hedef alan bireyselleştirilmiş tedavi vaadi tutar. Bu tür yaklaşımlar, yüksek tansiyon tedavisinin sonuçlarını büyük ölçüde değiştirebilir ve milyonlarca insanın yaşamını iyileştirebilir. Bu konuda araştırmalar bu konuda devam ediyor.

Yüksek Tansiyon için Yüksek Risk Altındaki Bazı Yarışlar

Etiyolojideki tüm çalışmalarda, yüksek tansiyon için bir risk faktörü olarak, iki grup, ortalama olarak nüfustan çok daha farklı bir risk taşıyor.

Örneğin, Afrikalı-Amerikalılar, yüksek tansiyon çalışmalarında sürekli olarak insidans profillerine yol açmakta, nüfusun yaklaşık% 36'sı bir noktada yüksek tansiyon geliştirmektedir.

Bu Kafkas, Yerli Amerikalı ve Hispanik nüfuslarda yaklaşık% 20 ile karşılaştırılır.

Ulusal Sağlık ve Beslenme Sınavı Anketi'nden (NHANES) 2003 ila 2010 yılları arasındaki veriler, Meksikalı-Amerikalıların ve 1. ve 2. aşama hipertansiyonlu siyahların oranının Kafkasyalılardan daha fazla olduğunu ortaya koymuştur.

Denklemin diğer tarafında, Asya populasyonları, özellikle Asya Pasifik Adalıları (Hawaii, Japonya, vb.) Sürekli olarak en yüksek tansiyon geliştirme riskine sahiptir, ortalama yaşam süresi erkeklerde yaklaşık% 9.5 ve kadınlarda% 8.5 .

Önemli bir şekilde, bu sayılar birçok bağımsız çalışmaya göre nispeten sabit kalmaktadır, bu da bazı genetik bileşenlerin işe yarayabileceğini ve yüksek ya da düşük risk profillerinin gerçekten etnik arka plan faktörü olduğunu düşündürmektedir.

Risk Faktörü Olarak Etnisiteye Yakından Bakış

Son zamanlarda, bir grup araştırmacı Afrika kökenli Amerikalıların sergilediği yüksek tansiyon riskini daha yakından incelemeye çalışmıştır. Bunu yapmak için Afrika kökenli Amerikalıların ve Afrika kıtasından gelen yerli popülasyonlardaki kan basıncını etkilediği bilinen bazı biyolojik faktörleri karşılaştırdılar. Bunu yaparken, Afrikalı-Amerikalılar arasında yüksek tansiyon insidansı için net bir genetik gerekçe bulmaya çalıştılar.

Ancak, sonuçları beklenenden çok farklıydı. Afrikalı-Amerikalılarda yüksek kan basıncında artış olasılığını açıklayabilecek genetik benzerlikler bulmuşlardı, fakat aynı genetik varyantın aslında çok ilginç ve kafa karıştırıcı bir sonuç olan yerli popülasyondaki yüksek tansiyondan korunmaya neden olduğunu keşfettiler.

Benzer şekilde, çeşitli Asya halkları üzerinde çalışmalar yapılmış ve bu insanların farklı kültürel koşullara yerleştirildiği zaman, genel olarak yüksek tansiyonun azalmasının azaldığı yönündedir. Örneğin, yerli Vietnamlı nüfus Birleşik Devletler'e göç ettiğinde, yüksek tansiyon geliştirme riski, kısa bir süre içinde Kafkasyalılarınkine yaklaşma eğilimindedir.

Bu sonuçlar, gelişmiş dünyadaki çeşitli etnik gruplar arasında yüksek tansiyon oranlarına katkıda bulunan diğer toplumsal güçlerin olabileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Örneğin, sosyoekonomik merdiveni daha düşük bir yer işgal eden ve daha zayıf sağlık hizmeti ve daha az sağlıklı yaşam tarzına sahip azınlıklar, artan oranlarda yüksek tansiyona sahiptir.

Veriler hala daha yüksek sosyo-ekonomik basamaklarda bu etnik gruplara ne olduğu konusunda eksiktir.

Nerede duruyor?

Belli etnik grupların yüksek tansiyon geliştirme riskinde olduğu açıktır. Bununla birlikte, bu artmış riskin gerçek genetik etkilerin bir işlevi olup olmadığı veya bazı sosyal yönlerin ve sosyoekonomik faktörlerin genetikten daha güçlü katkı sağlayıp sağlamadığı net değildir.